Küçük mucizem artık yanımda!
Bebek, İstanbul, 2006
“bu nasıl meclis dediydin hani
umurlarında değil sözün mahremliği
yürekten gelmeyen sorular
paslı kilitli
bir ses diyor ki: ya hu
çek git”
Bir nokta koydum cümleme. Yıllardır bu şehrin kalbini ben tutarım. Gece, hava açıksa melekler iner yeryüzüne. Kapalıysa, biz meleklerin yanına…
Sen! Ey genç adam, madem bu gece, bu şehirde konaklamaya karar verdin; şehrin kalbini sen tutacaksın.
Sohbet, sabahlara kadar uzar bu şehirde. Meclislerin mahremliğinden yerin bin kat altına inersin. Avuçların kelimelerin artıklarını taşımaya yetmez. Bir çift göz yaşı belirir yan mecliste. Yere inmeden yetişmelisin o göz yaşına. Varlığını hissettirmeden de silmelisin acı geçmişi.
Sen fark etmezsin, bir karıncanın ayağı sıkışmıştır bir kitabın kapağına. Bir karınca dedim, hala göremiyor musun? İşte, yan mecliste.
Bu şehirde meclisler yan yanadır ve sen yan yana uzar gidersin bir başka şehrin mahrem meclislerine.
Kitabın kapağı diyorum, kaldırsana onu, karınca inciniyor. Şimdi kitabın yirmi beşinci sayfasını aç, karınca orayı arıyordu. Bak nasıl sevindi.
Oku karınca, oku ve yücel!
Sen! Ey genç adam, gördün mü karıncanın yüceliğini? Karıncanın tarihini? Tuttun mu karıncanın kalbini? Sildin mi acı geçmişini? Sessizce eşlik ettin mi karıncanın yağmuruna?
Hadi, git artık başka şehirlerin mahrem meclislerine. Bu şehir, bu meclis, bu karınca ardından gönderecek sana meleklerini…
Sayfamdaki tüm yazılar alıntı değildir, bana aittir.